×

SODOS’lular Sevişler manzarası eşliğinde yürüdüler

SODOS’lular Sevişler manzarası eşliğinde yürüdüler

Soma Doğa Sporları ve Arama Kurtarma Kulübü üyeleri hafta sonu Naldöken Karacahisar rotasında yürüyüş gerçekleştirdi.

Soma Doğa Sporları ve Arama Kurtarma Kulübü Hafta sonu Sevişler manzarası eşliğinde yürüyüş gerçekleştirdi.
Naldöken Karacahisar arasında 11 kilometrelik orta zorlukta yapılan yürüyüş şu sözlerle kaleme alındı;
Günlerden pazar, havanın pusu bulutların siyah griliğiyle perçem oldu ruhuma. Yolumuz uzundu, aslında seyahat denmez pek. Bizimkisi biraz huzur bulmak, aksiyon almaktan fazlasıydı sanırım. Doğanın kalbine kucak açmak, bizi sarıp sarmalamasını iliklerimize kadar hissetmekti. Var olmak kendimizi dinlemek, birbirimizi dinlemek, dağdan taştan birçok şey öğrenmekti yaşama dair.
Bunları düşünürken gün aymadan yola koyulduğumu fark ettim. Toplanma alanına vardığımda günlerin yorgunluğunu geride bırakıp nefes almaya hazır dostlarımız oradaydı. Hazırdık gene, bir kez daha ruhumuzu güzelliklerle doldurup, aklımızdaki tortuyu ince ince boşaltmaya.
Koyulduk Naldöken’in yollarına. Naldöken demişken biraz tarihinden, biraz da neresi olduğundan bahsedelim. Naldöken Soma’ya 20 kilometre uzaklıkta sevimli bir köy. Bir rivayete göre vakti zamanında yolları o kadar engebeli ve zorluymuş ki buraya giren atların nalları hep düşermiş. Gel zaman git zaman adı Naldöken diye kalıvermiş. Adında saklıymış hikmeti hak getire vardır elbet adının kerameti. Biz böyle düşünürken hoşsohbet vardık o meşhur rotaya. İndik tatlı ayazda tam tekmil köye. Hazırlığımız tamdı. Bir grup keşif meraklısı koca bir aile , artık yollar bizimdi. Koyulduk kara yol yeşil deryaya. Keyfimiz denkti. Buradan sonraki rotamız Karacahisar’dı. Karacahisar Soma’ya 28 kilometre uzaklıkta insanı gönülden küçük bir köydü. Buradan sonraki ulaşımı yaya sağlayacaktık. Keyifli bir serüven bizi bekliyordu. Güzergâhımız dere boyuydu. Eğlenceli, bir o kadar da zorluydu. Baktığımız, göz alabilen her yer doğanın tüm ihtişamını bize sunuyordu. Bata çıka devam ediyorduk. Her adım ruhumuza tabiat ananın hikmetini vuruyordu. Öncümüz yol gösteriyor, artçımız bizi kolluyordu. Doğanın güzelliklerini birde onlardan dinleyerek keyifle ilerliyorduk. Ta ki dereden karşıya geçiş yolunun olmadığını öğrenene kadar. Zorlu yollarda hep kolay bulunurdu hayatta. Bir şeylere hep çare üretilirdi dedi öncüler. Bizim hayat felsefemiz buydu. Sonra el birlik kayalardan, taşlardan, ağaç dallarından dereye el emeği bir köprü kurmaya karar verdik ve koyulduk bir işe. İyi iş çıkarıyorduk. Mükemmel bir geçiş yolu kurmuştuk kendimize kendimizce. Gürül gürül akan suyu geçmiştik artık iki elle. Bir ateş, bir köz, is kokulu çay hakkımızdı. Çok geçmeden oturduk uçurum manzaralı Değirmen’in eşsiz zirvesine. Gri beyaz bulutlarla doydu sanki karnımız. Yeşilin, kahverenginin giriftliği hem huzur hem ürperti veriyordu içimize. Dinlendirdik ruhumuzu. Yeni anıları yazdık ruhumuza. Çok geçmeden koyulduk keyifli rotamıza. Dere tepe düz gittik derler ya işte öyle sonlandırdık yolumuzu. Yeri geldi yol bulduk yeri geldi yol olduk.
Velhasıl her şey sunulmuş bir güzellikti bize. Doğa bizi her şeyiyle doyuruyordu. Hayatta kalmanın pratiğini seriyordu önümüze. Kulak verebilirsek bu fısıltıya yaşamın tüm güzelliklerini anlamlandırabilirdik

Yorum gönder